Ayazağahan
Βασιλιάς


Geçmişte ünlü bir bir antika koleksiyoncusu olan İngiliz Sir Francis Crick’in kapısını bir adam çalar, aksanı bozuktur muhtemelen Arap’tır. Elinde bir defter gösterip Sir’e satmak ister ve Sir adamın ısrarlarına dayanamayıp birkaç bozuklukla bu defteri alır. Defteri incelediğinde içindeki çizimlerim Kız Kulesine ait olduğunu fark eder. Çizimlerde kule 3 katlıdır, bir yanlışlık olduğunu düşünür ve araştırma yaparak bu notları tercüme ettirmeye karar verir.
Notlara göre kulenin altında gizli bir geçit vardır ve geçit denizin altındaki kayalıklara inşa edilmiş başka bir yapıya açılmaktadır. Ayrıca bazı odalarda farklı amaçlar için yapılmış, suyu doldurup boşaltma prensibi ile çalışan antik bir mekanizma da vardır. Gizli geçit için büyük bir kapak ve onun anahtarı vardır. Anahtar defterde en ince ayrıntısına kadar anlatılmıştır. Sir bu anahtarı bir şekilde yaptırır ve 1960 Ağustos’unda İstanbul’a gelir. Yapıyı yakından incelemek ve eğer geçit gerçekse fotoğraflarını çekmek istemektedir.
İngiltere’nin Türkiye büyük elçiliği vasıtasıyla mimari inceleme adı altında 5 günlük izin çıkartır ve yardımcısıyla birlikte kuleyi incelemeye gider. Yanlarına bir koruma verilir fakat onu bir miktar altınla kandırıp gönderirler.
Yapıyı ve ölçülerini inceledikten sonra kapağın olduğu yeri bulurlar fakat üzerine kayalar konmuş olduğunu anlarlar. Bunları günden güne kırıp parçalarlar ve kapağı bulup anahtarla açmaya çalışırlar. Kilit yeri yamulmuş olduğu için onu kuvvetli bir asitle eritmeyi denerler ve başarırlar.
Kapak açıldığında dar ve uzun bir geçit görürler ve yardımcısı onu halat ile aşağıya sarkıtır, yaklaşık 25 metrelik dar geçitten sonra aşağıya inip alanı aydınlattığında kubbeli, kemerli bir giriş ve farklı odalar görür; buranın yaklaşık 500 m2 genişliğinde olduğunu anlar.
Yerlerde çürümüş tahtalar ve duvara oyulmuş bir sembol görür fakat bu sembol ne Osmanlı’ya ne de Bizans’ aittir. Odalardan birinde çok eski ve küçük bir kılıç bulur onu alır ve birkaç fotoğraf çektikten sonra yukarı çıkıp geçidin kapağını aynı şekilde kapatır. 90’lı yıllarda kılıca karbon testi yaptırır ve kılıcın 1600 ile 2000 yıl öncesinden kalma olduğu anlaşılır ve sembol ise bilinen hiçbir uygarlığa ait değildir. Francis Crick 2004 yılında öldüğünde bu notlar, kılıç ve fotoğraflar kasasında bulunur. Sir bu konuyu ölümüne kadar saklamıştır.